işlek mi felsefe?
Evet işlek. Bu sözcüğü ne zaman kullansam aklıma bir pazaryerine insanların bağırıştığını, kafelerle dolu bir sokakta insanların ellerinde fincanlarla sohbet ettiğini, bir ailenin birbirlerine bakarak sohbet edişini, tarihi çarşı esnafının dükkanlarının önünde birbirleriyle konuştuklarını gözümün önünde canlandırırım.
Felsefeyi kitaplara tutsak, felsefe tarihini ezberlemeye zincirli, "uf ben bunu ortamlarda bir satarım" cümlesine mâhkum etmeye çok alışığız.
Oysa felsefe her gün geçip gittiğimiz insanların zihninde, onlarla paylaştığımız ortamda, insanlık olarak ortaya koyduğumuz ürünlerde gezinip duruyor. Felsefe sabah kalktıktan akşam yatana kadar dilimizden dökülenlerde, gözümüzün merakla izlediklerinde, kulaklarımızın duyduklarında. Her yerde.
İşte yüreğimde bu sözlerle felsefeyi işlek hâle getirip onun pratik tarafını hep beraber tatmamız için İşlek Felsefe'yi kurdum. Bu işe üniversitede kurduğumuz toplulukta felsefe kolaylaştırıcılığı yaparak başladım, iş hayatına başladığımda da bu peşimi bırakmadı; hep kaldırım taşlarının arasındaki çimenler gibi bir yerlerden yeryüzüne sızıverdi. Şimdiyse felsefeyi işlekleştirmek için onun gökyüzüne doğru yükselmesine izin vereceğim.
Ne demişti Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş? İnsanın beyni insanın en büyük okuludur!


iyi de işlek felsefe
ne işime yarar?
1
... kasta yaşayana kadar sadece bir fantezidir

'ki
aklındaki mayınların farkına varacaksın.
Beynimiz bizi hayatta tutmak için var. Bazen bunu yapacak diye bizi yanılgılara sürükleyip yanlış kararların peşinden sürükleyebiliyor; üstelik zeka, bilgi, deneyim bu mayınlara basmamızı engelleyemiyor.
Biz de atölyelerde bu mayınları tanıyıp üstlerine basmamayı öğreneceğiz. Belki onları akıllıca kullanmayı da öğreniriz?
İşlek Felsefe'nin bir atölyesine bile katıldığında geçmişte önüne İki slayt açıp sana "eleştirel düşünme teknikleri" öğrettiğini iddia edenlerin Sülün Osman'ın takipçileri olduğunu hemencecik anlayacaksın.
Çünkü düşünme bir beceridir; bisikleti sürerek, yazmayı yazarak öğreniyorsak düşünmeyi düşünerek öğrenebiliriz. İki teknikle değil, pratikle öğreneceksin. Önce zemini temizleyeceğiz ki kendi düşüncelerinle dolu sıcacık yuvan yüzyıllara meydan okuyacak bir taş ev olsun.
3
istediğinde Voltran'a dönüşebileceksin.
Sadece kendi aklımızın manzarasına bakarak bazı sorunları çözemeyebiliriz. Onun için başkalarının manzaralarının dağını taşında da biraz dolaşmamız gerekiyor.
Atölyelerde bir oda dolusu insanla düşünebileceksin. Biraz daha ilerlediğinde bu beceriyi her yerde kullanabildiğini göreceksin.
aramızı işlek tutalım!
atölyeler başladığında sana haber verelim!
